20 yıldır bilgisayar kullanıyorum ve kendimi Windows sempatizanından çok Mac karşıtı olarak tanımlayabilirim. Oldum olası, Windows işletim sisteminin “istediğini yap, en iyisini sen bilirsin” mantığını sevmişimdir. Apple’ın “ben en iyisini yaptım, sen kurcalama, al bunu kullan” mantığından da nefret ederim. Fakat bilgisayar kullanıcısı kimliğini bir kenara bırakıp, bu iki markaya reklamcı gözüyle baktığımda işler tersine dönüyor.
Apple üründen ziyade marka yaratmada usta. Saygı duyarım. Son Mac reklamı “Behind The Mac – Greatness”ı bugün gördüm. Teknik olarak bakarsanız, slide üzerine konuşmadan ibaret olsa da verdiği mesaj muhteşem. Ürünün tasarımı ya da özelliklerinden bahsetmiyor. Son çıkan modelin avantajlarını anlatmıyor çünkü ürünün en büyük özelliğinin teknik özellikler değil, kullanıcıların onunla ne yapabildiği olduğunu anlatıyor. Reklamdaki her bir Mac’in arkasında da sanatçılar, aktivistler, politikacılar, bilim insanları yer alıyor. Üstelik alanlarında ilerleme kaydetmiş, yerleşik algıları kırmış kişiler.
Reklam ajansları ve özellikle marka sahiplerinin Apple reklamlarından öğrenmesi gereken bir şey varsa, o da ürününüzün özelliklerinin değeri olmadığıdır. Ürününüzü değerli kılan, tüketicinin onu nasıl gördüğüdür. Reklamcılıkta klasik bir laftır; tüketici deneyimi…
Bugün en ucuz Macbook’un değeri sanırım 10bin TL’den başlıyor. Böylesine özellikli bir ürün için yapılan reklamda üründen hiç bahsedilmediyse, siz de kendi reklamlarınızda ürününüz hakkında ne söyleyeceğinizi tekrar düşünün.
Apple’ın son Mac reklamı “Behind The Mac – Greatness” videosunu da aşağıdan izleyebilirsiniz.
Be the first to comment